Bu yazıları, modernist dünyanın bize haylisi tüketimci bir kaygıyla bahşettiği iki gün hasebiyle yazmıştım; tek güne sığdırılamaz/sığdırılmamalı diye de şerh koyarak sürekli; tıpkı diğer özel günler için de aynısını söyleyerek. (doğumgünleri hariç tabii ki)
1900'lerin başında yaratılmış iki gündür. O yıllardan sonra anne ve babasını hatırlayanlar, onları kutsayan/kutlayanlar bu günlerden önce kıymetsiz mi olarak bakıyordu acaba? yahut diğer bir bakışla; bu günleri kutlama şerefine erişenler onların özel yerlerini daha mi iyi görüyorlar. Bir diğer bakış daha eklemek gerekse. Hem anne/baba olan hem de evlat olanlar aynı bakışı, davranışı mı (g)örüyorlar. Tek güne mi sığdırı(lı)yorlar yani?
Hem yazılara geçelim, hem de (g)özleyelim; yanımızda olsun ya da olmasınlar. . .
Baba. . .
Bir bebeğin ilk anlamlı seslerinden/kelimelerindendir; birbirini tekrar eden iki heceden oluştuğu için. 'Dede' ile kapışır bu manada. Hoş, dede de baba vekâletindedir ama ola(bile)n pek azdır. Bebekken kolay ve keyifliyken baba nidası, seneler geçtikçe ve dahi (görece) ağırlığı çöktükçe hayatın; o kolaylık ve keyifte söylenemez olur. Bunun sebebi de çokça bilinen ama zannımca yanlış olan bir motto yüzündendir:
"Anne şefkat/merhamet kapısıdır, baba güven kapısıdır."
Babaların (en azından anne gibi) şefkatli/merhametli olması/olabileceği beklenmez nedense. Halbuki iç dünyalarımızda tam tersini bekleriz bir çoğumuz bundan bihaber şekilde, ya da öyle alıştırıldığımız için. Bu kod aslında bizlerde bebekken vardır. Tıpkı çoğu saflığımızı katı büyüme/yaş alma yolculuğumuzda kaybettiğimiz gibi bunu da kaybederiz. En azından kaybedeyazarız. Hayatı azıcık da olsa (g)özlerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız.
İstisnalar hariç siz hiç bir bebeğin korku, endişe, kaygı anında yani güven bunalımındayken "baba" diye ağladığını gördünüz mü? Anne sinesinde kendini tam güvende hisseden bebek, farklı bir şekilde ihtiyacı olduğu kıymetlilik arayışını, değeri, sevgi ve merhameti babada arar. Annede güvendeyse ve dahi eş zamanlı babada(n) merhamet ve sevgi duyuyorsa gayrısı hikâyedir.
Merhametli babalara, güvenen/güven veren annelere ihtiyacı var bu dünyanın. Ancak bu ikisi tarafından hemdem olarak yetiştirilen nesiller cennet yurdunu yaratacak sağlıklı bireyler olacaktır. Çünkü gerçek sevgi ancak tam da böyle hissedilir, yayılabilir olacaktır.
Kaç yaşına gelirse gelsin yatmak istediği halde babasının kucağına yatamayan, şefkatle saçını/sırtını okşatamayan, 'özgür ruhunun peşinden git, ne olursa olsun en azından ben arkandayım' d(iy)emeyen annelere sahip olanlar acı çekmekteler ve çekmeye devam edeceklerdir.
Baba(can) olabilmek için sevgi ile hemhal olmak gerek. Despotluk, dikte, ikinci, üçüncü, bilmem kaçıncı 'ben' yaratma ihtiyacı değil. Yedi kat ele (bile) babacan olan, mutlak ve karşılıksız sevgi ile yaklaşabilen ama bizatihi kendi oğluna/kızına beklentileri/katılıkları doğrultusunda ceberrut ola(bile)n babalar biliyorum, görüyorum. Anatomik baba(sı) olup olmaması önemli olmadan o ilk anlamlı hecedeki heyecanla baba denen/hissedilen erkekler/kadınlar da biliyorum.
Merhametli babaların en büyüğü Rab'ın(=babanın) tıpkı kendi şerefli kelâmına başlarken dediği ilk cümlesindeki 'sevgi ve merhameti sonsuz Allah'ın adıyla' yolunda/izinde olan babaların çoğalması niyeti ve dahi duası ile.
Baba(can) olan, kadın-erkek, yaşlı-genç kim varsa selâm olsun. Babalar günleri kutlu olsun.
Anne. . .
Babalar için yazdığım yazıya rağmen kelimelerin yet(e)mediği varlıktır. Herkeste anlamı denk ama farklı. Kimisi özler. Kimisi kızar, kimisi imrenir, kimisi ise hakkını verir. Dünya üzerindeki her dilde 'sevgi'ye en yakı(şa)n kelimedir anne. Çünkü beynin sağ tarafıdır. Sağ, diri, doğru, hakikate en yakın halidir, sevgi denen duygu anlatılmak istendiğinde.
'Analar çeker yükü, kimsenin bilesi yok'tur meselâ. Ayağının altı bile kıymetlidir hâlbuki.
'Yalnız senden medet umarız, yalnız senden yardım isteriz' diye söylenen sâlat kelamımızın tek istisnasıdır. Çünkü onlar "O"nun vücut bulmuş halidir şu sefil yaşantımızda kıymete dair ne kalmışsa aslında (ya da olması gerektir).
Bir sürü zaman ve yerde o tarifi yapılmaya çalışılan saf sevgiye integral hesapla en yaklaşık olarak anlam verenlerdir. Karşılıksız severler, ilk tekmeyi yahut vallahi bilmiyorum ilk değişi hissettikleri andan itibaren severler biteviye. . .
Anneliğin bizatihi kendisi nasıldır? Tatmadım/tadamam, bilemem ki.. 'Ya annenin olması?' diye sorsalar; onu anlatırım dilim döndüğünce. Çoğunun anlattığı gibi olur tabii ki; o bir melek(ti), o benim her şeyim(di), beni var eden(di), beni hayata hazırlayan(dı); benzeri bir çok tasvirle. Kadına bahşedilmiş, cennetten getirdiği bir özellik olduğunu tarif edebilirim okuduklarımdan, dışarıdan hissettiklerimden anneliğin.
Bozkırın Tezenesi’nin dediği gibi "analar insandır, biz de insanoğlu" misali insanlıkları kutsanmalı her ne koşulda olursa olsun bu hediyenin verildiği varlıkların. Kendinden vazgeçmek pahasına çocuğuna meyleden, onu değil kendini yok sayan yani tam bir sevgi ile sarmalayan gerçek kabulle/sevgiyle analık yapan insanların kıymeti hiçbir surette ölçülemez. Kendi gerçeklikleri doğrultusunda çocuklarına efendi değil, mihmandar olan, iyi mayasını aktaran, koruyan kollayan, insan(oğlu) yetiştiren tüm anaların elleri/etekleri öpülesi.
İyi ki bu makamı var etmiş. İyi ki bu makamın kanatlarını hissettirmiş bize. Anne olan, olabilme yeteneği olan, bunu hisseden, sevgiyi tartışmasız baştacı eden her ruha selâm olsun.
Olanlara, ol(a)mayanlara, olmak isteyenlere, hak edenlere, cennet azığı annelik duygusunu tada(maya)rak hisseden geçmiş/gelecek tüm kadınlar(ım)ın Anneler günleri kutlu olsun.
Bugün ise; yani bu yazıyı paylaştığım günde buradan bir öneri yapıyorum. 'Evlatlar Günü' de olsun o zaman. Sebep olsun o gün, evlatlara şefkat ve güven vermek için; bir güne dahi sığdırılsa, diğer günler umursanmasa da. Sözde değil, özde umursayanlara zaten lafım yok. En azından o gün eğil(ebil)sinler tanrıcılık oynadıklarına. İyiki varsın, iyiki senin annenim/babanım" desinler. "Kıymetini biliyorum ama gösteremiyorum işte, affet" desinler. "Annesi/babası (yanında) olmayanlara bakıp ne şanslıyım dediğin gibi evlatları (yanlarında) olmayanlara bakıyorum da; ne şanslıyım" diyebilsinler.
Sevgiyle 19
(Karikatürler tabii ki alıntıdır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka yazımla alakalı olmasına özen gösteriniz.
2. Yorumlarınızda yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın lütfen.
3. Konu ile ilgili olmayan sorularınız için İletişim sayfasını kullanınız.