Ben İstanbul (aslında Türkiye) insanıyım. Burada yaşayan (nefes alan ! ) kadınım, erkeğim, gencim, yaşlıyım.
Bazı özelliklerim vardır benim. Hep acelem vardır benim. O sebepten öncelik hep bende olmalıdır. Diğerlerinin önemi yoktur. Önemli olan sadece benim/ben olmalıyım.
Sabah aç olduğumda mesela; pastaneye, börekçiye ya da simitçiye girdiğimde, en son ben gelsem de en öne geçerim. Çünkü benim açlığım kimseninkine benzemez. Aç olduğumda çok gergin olurum. Benden önce geldiğini ifade eden (buna cürret eden) olursa da ağzının payını veririm. O kim ki; alacağım poğaçanın onu haksızca beklettiğini düşünüyor? Ayrıca benim acelem de kimseninkine benzemez. Sadrazamın sol kulağından düşmüşüm ben.
Arabaya bindiğimde ise acelem iyice artar benim. Hele sabahsa. tahsil durumum ne olursa olsun ya da cinsiyetim; emniyet şeridini kullanırım. Orası benim için yapılmıştır zaten. Önümde yavaş gitmedikleri ve özellikle arkamda oldukları sürece şevkatliyimdir onlara. Bilirim, onlar da benim gibi seçkin insanlardır; diye düşünürüm. Diğerleri mi? Onlar enayidir. Eksik akıllı, eksik düşünceli ve eksik acelelidirler onlar. Yol mecburiyetiden veya anlayışsız ve beni tanımayan/bil(e)meyen polisler yüzünden sola gitmem gerekir bazen. İlkel insanların en sağ şerit dediği bu şeride geçerken bana izin vermeyen ve beni anlamayan saygısız insanlara gıcık olsam da tahammül ederim. Böylesine paylaşımdan yoksun, agresif, düşüncesiz insanları gördükçe canım sıkılır. Ama olsun. ben erdemliyimdir ve kabul ederim, kin tutmam. Pişmanlık nedir bilmem ben. Yolum budur.
Toplu taşıma araçlarında da varım ben. Oralarda benin önce binme hakkımı, oturma hakkımı engelleyen, gaspeden insanlar, yaşlılar görüyorum. Cesur, atak, zeki olmayıp güya saygı duyan, duyulmasını isteyen insanlarla da karşılaşıyorum. Az buçuk midem bulanıyor ama olsun. Bilgeyim ya ben; kabul ediyorum onları. 'Hey dostum, başka İstanbul yok' diyesim geliyor onlara. Sıraymış, ne sırası? Geçti o devirler... İlkokulda mıyız? Özgürüm ben, anladın mı? İstediğim yerden girerim. Senin sıran, beklemişliklerin, sanal sıra algıların beni enterese etmez. Kendine gel, tamam mı?...
Araç demişken; araca bindiğimde içinde bulunduğum aracı temiz tutmak benim tutkumdur. İçeride en ufacık kirliliğe/çöpe tahammülüm yoktur. Kül, izmarit, sigara paketi, meyvesuyu kutusu, sümüklü mendilim, ve hatta bebeğim olursa yanımda; onun kakalı bezini bile içeride/araçta tutmam. Çünkü o araç benim. Bana özel. Benim mülküm. Hem ben, temiz bir insanım. Müslümanım ben. Temizlik/paklık nedir, bilirim ben. Bunu da kimseden öğrenecek değilim zaten. Mesela kadın formundayken başörtüm vardır benim. Bu yeterdir bana ve yetmelidir tüm diğer insanlara. Ben yanlış yapmam. En doğru benimdir. Ayrıca tersi bir düşünce varsa da kimseden öğrenecek değilim. Çünkü mükemmelim ben; başımdaki bir metrekare kumaş yüzünden. Ayrıca binbir fatura bulup da kalan kârımla ödediğim vergiler sayesinde yollar temizleniyor. Para verdim, hizmet isterim. Efendi benim. Temizlesinler a canım. İşleri ne? hak etsinler. Yan gelip yatmasınlar.
Kültürlüyüm ben üstelik. Recep İvedik'in tüm serisini seyrettim ben. Onun samimi dışavurumculuğu beni derinden etkiliyor.
İstanbul (hanım/bey)efendisiyim ben. Klas konuşmalarım/duruşlarım vardır benim. En lüks yerlerden alış-veriş yaparım ben. Bu bile benim çok kaliteli olduğumu gösterir.
Dedim ya; küçük dağları ben yarattım, büyükler babamdan kaldı. Yeni gelsem de buralar benim sayemde kalite gördü. Yoksa İstanbul ne/kim ki?
Saygı nedir, sevgi nedir diye soran olursa benim ismimi verin. Zaten akan sular durur. Hâmili kart hesabı...
Sevgiyle 19
(Karikatür alıntıdır.)
Bu içerik Kişisel Blog – Hayatı (G)özlemek tarafından hazırlanmıştır. Kullanmak ve/veya kopyalamak isterseniz serbestsiniz. Helaldir yani 😉👌
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka yazımla alakalı olmasına özen gösteriniz.
2. Yorumlarınızda yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın lütfen.
3. Konu ile ilgili olmayan sorularınız için İletişim sayfasını kullanınız.