KIZIMA

Canım kızım bu yazı, sana varlığımda nasihatim, yokluğumda vasiyetim olsun. Umulurki okursun, anlarsın, uygularsın. Kimbilir belki bir gün hayatın anlamı hakkında düşündüğünde bir parça ışık tutar.

Belki bir kısmını anlarsın, belki çoğunu. Belki zaten uyguladıkların vardır. Belki zırva olarak gördüklerin, göreceklerin. Zaten burada yazılanlar da değiş(e)mez kurallar değil. Kendi sentezini oluşturmak; 'fikri hür, vicdanı hür' bir birey olmanın yakışanıdır.

Neye inan, neye inanma demiyorum. İster çoğunluğun inandığına inan, istersen araştır tek bile olsan (g)özle ve ona inan. Yahut hangi müziği dinle demiyorum. İster rock dinle, ister türkü, istersen de popüler müzik. Bu yanlıştır, bu doğrudur demiyorum. Benim yanlışlarım bana, başkalarınınki başkasına; ki en en en basitinden adımız farklı, annemizin adı farklı, babamızın adı farklı. Biliyorumki iyi mayadan kötü ekmek çıkmaz. Maya iyiyse kötü veya iyi olmak sadece bir seçimdir. Ve biliyorumki hiç bir çocuk kötü değildir. Marcus Aurelius'un onunla taban tabana zıt oğluna hitaben dediği gibi; "evlat olarak senin kötülüğün senin suçun değildir. Benim suçumdur" Benzer şekilde; iyi evlatlar yetiştirmek istiyorsan ilk ve sadece kendine bak. Önce kendi nefsini, hatalarını kına. Unutmaki prens(es)leri yetiştiren kraliçelerdir.

Kızımı sınıflamak, sınırlamak, sömürmek haddim değil. Sadece yolculuğunun belli bir kısmında verilen görevi en iyi şekilde yapmak için çabalıyorum. Umarım başarılı olurum. Hayata dair kararlarını dikte edilenlerden bağımsız vereceksin, vermelisin. Birey isen, birey olmak zorunda isen sevabını da günahını da göğüsleyeceksin. Aldığın bir tek nefesten bile keyif alıyorsan hayatın hakkını vereceksin. Kimse kolay olacağını söylemedi. Kolay olacağını söyleyenlere kulak asma. Hem öyle kolay da olmaz aslında. Sorgulamadan yaşarsan kolay olur gibi gelir doğru. Kolay şeyler kolay tüketilir ancak. Zor olsun ki değerini bil.

Birazdan yazacaklarım ne tam benim doğrudur ne de mutlaktır. Hayatın içinden doğru adına süzebildiklerimdir o kadar. Bunlar sadece birer kapıdır. Hem kendime, hem değdiğime gösteririm. O kapıdan geçip geçmemek bireyin içselleştirdikleri ile ilintilidir. Geçilemeyen zamanlar, eşikte kalmalar, geri adım atar gibi olan anların olabilir. Korkmadan iyiye yürü. De hade başlasın ahkâmlar o zaman:

* Hayatına giren herkese, herşeye  Adalet, Dürüstük ve Cesaret ile. Ve ayrıca Eda, Sevgi ve Gereklilik olarak tanımlanabilecek üç ana, üç de tali yolla bakmalısın.  Bunlardan olmazsa olmaz bir tane seçmem gerekseydi Adalet derdim. Çünkü o olmadan kesinlikle olmaz. Adaleti kendine otoban yap.

* Hiçbir surette yalan söyleme. Yalanın girdiği ruh, arkadaşlık, ilişki, muhabbet kirlenmiştir. Yalanın beyazı, mavisi, sarısı olmaz. Yalan, yalandır. Ucunda ölüm bile olsa doğru(luk)dan sapma. Varsın kaybedilsin birşeyler. Mutlaka çok güzeli gelir. Emin ol. Dünyadaki en güçlü kişi, kire bulaşmamış olandır.

* Merhametli ol. Merhametten yoksun bir insan, bir dünya, bir yaşam; kesinlikle yaşamaya değer değildir. Bu davranışı, hayatına aldığınız kişi(ler)de de ara. Sadece sana karşı değil hemdem şekilde herkese karşı aynı şekilde davranmalı. Sana olan bağından dolayı böyle gözüküyor olabilir. Eğer böyleyse ve dahi uyarılmaya açıksa da, uyar. Değilse, direk uzaklaş.

* Aklını kullan. Aklını kullanan zekidir, zeki olur. Aklını kullanamayanın zeki olmasına ihtimal bile yok. Olsa olsa çakal olur. En faydalı bir şekilde aklını kullanmak için kendince bir yol bul. Bunların bir sürü yöntemi var. Bu yöntemleri bul mesela. Buradan başlayabilirsin kullanmaya.

* Yaşamına giren her canlıyı dinle. Nasıl dinleyeceğine karar ver ama. Mesela sevdiklerini beyninle ve kalbinle dinle. Dengesiz olduklarında kalbinn mikrofonunu biraz kıs. Kıs ki çok yaralayamasınlar. Çünkü yaranın büyüğü, gelirse sevdiklerinden gelir. Mutlaka beyninle dinle ama. Çünkü herkesin dinlenmeye hakkı vardır. İşimize gelse de gelmese de vermek istediği mesajı kaçırmamak da lazım. Sıradan arkadaşlar, günlük gördüklerimiz vs. için bu iki mikrofonun ayarları ile oynayabilirsin. Çok şey konuşup hiç bir şey anlatmayanlardan olma. Böyle insanlarla da vaktiniz bolsa birlikte olun. Bu tip insanın bir şeyler katamayacağı açıktır.

* Hiç bir şey için acele etme, acele karar verme. Hızlı olman gereken durumlarda bile aklını kullanmayı sakın bırakma. Duygularına da güven. Ancak, karar verirken her ikisinin de dengede olmasına özen göster. Unutma! Tıpkı bir dalgıç gibi 'dur!, bekle!, izle!' prensibini unutma. Sonra harekete geç. Güveliğin buna bağlı olabilir.

* Kendine çelişik olup olmamayı sorgulamayı sürekli gözet. Fikirlerin değişebilir. Ancak ana prensipler doğrultusunda çelişmemeli. Gelişmek ayrıdır, çelişmek ayrı. Çeliştiğinde ise bunun bedelini ödemeye hazır ol.

* Doğru bildiğin yanlışlardan dön. Dönmeyi bil. Bilki en büyük yanlış, hata(lar)dan dönmemektir. Özür, utanç, pişmanlık, telafi isteği gerçekten insan olmanın gereğidir. Bunları (bir kere bile) yaşamamış olanın insanlığından söz etmek mümkün değildir.

* Kolayca söz verme. Dengede olmayarak verilen sözler gerçek değildir. Ya vereni ya da verileni acıtır er ya da geç. Bunu kesinlikle unutmayarak eğer bir söz verdiysen mutlaka ama mutlaka sözünde dur. Sözünde duran güvenilir kişidir. (S)özünde namuslu olan, insani vicdana sahip olandır.

* Herkesin bir mesajı, anlatacağı olabileceğini bil. Bu mesajın ne olduğunu merak et. Olabildiğince geniş bir şekilde anlatılanlara hakim olduğunda ilk kriterleri unutmadan fikrini söyle. Birisi bir şey anlatıyorsa mutlaka bir şekilde karşılık bulmak ister. Dinlendiğini anlaması için ilgili sorular, yorumlar yapılması; kabul etmese de onu şâd eder. Varsın dediğine uzak kalsın. Dinliyor olman, onu geliştirmese bile erdemli ve kıymetbilirliktir. Tüm bunlara rağmen seni dinlemek istemeyen birine kesinlikle bir şey anlatma!

* Kelimelerin gerçek anlam(lar)ı hakkında meraklan. Kelimeler herşeydir. İnsanoğluna ilk öğretilen kelimelerdir. Kelimeler sayesinde iletişim kurarız. Kelimelerle anlaşırız. Bizi diğer canlılardan ayıran önemli farklardandır kelimeler. Kelimelerle ve dahi anlamlarıyla insan oluruz. Birbirine çok benzeyen kelimelerin farklı anlamlar içerebileceğini bil. Kullanılan kelimenin arkasındaki duygunun, felsefenin bambaşka yerlere çıkabileceğinin ayırdında ol.

Hata ile Yanlış,
Gerçek ile Hakikat,
Vicdan ile Sağduyu,
İstek ile İhtiras,
Mutluluk ile Tatmin,
Adem sıfatı ile İnsan. . .sadece birkaç tanesi bunların. Hadi, aklı kullanmaya buradan da başlayabilirsin.

* Mutlaka vücut dilini öğren. Hatta mikro ifadeleri öğren. İletişimde öne çıkmak, anlatmak istediğini tam anlatmak, anlatılmak isteneni ve hatta saklananı anlamanın yolu buradan geçiyor emin ol. İster Türkiye'de olun, ister Avustralya'da, istersen Mançurya'da; duygu ifadeleri standarttır. Utanç, sevinme, şaşkınlık, korku, öfke, tiksinme, küçümseme ifadelerini anlaman/bilmen, duygu ve iletişim becerilerine kısayol sağlayacaktır.

* İnsanlara empati ile bak, bakmaya çabala. "Ben onun/senin yerinde olsam. . ." demek en basitinden adaletsizliktir. Onun gerçekliklerini bilmeden böyle bir yargıda bulunmak acımasızlıktır. "Onun yerinde -ben- olsam" demek yerine "o" olmayı dene. Böylelikle empatiye adım atmış olursun. Dedik ya az evvel; onun adı da, annesinin adı da, babasının adı da farklı, en basitinden. O, sen olsaydı senin gibi davranırdı. Ama değil!

* İletişimde olduğun ve sırf bu yüzden az ya da çok değer verdiğin kişinin davranışlarını, konuşmalarını gözle. Anlatmak istediği şey, söylediklerinin biraz arkasında gizli olabilir. Bir duyulma/anlaşılma çığlığı atıyor olabilir. Yapabilirsen konu ne olursa olsun herkes tarafından anlaşılabilecek şekilde dışavurulmasına yardımcı ol. Bu sayede bulmaca çözmek, tahminde bulunmak, yanlış anlamak sorunlarının önüne geçebilirsin Anladığın ve anlatılan şey birbirine eşitse ve bu da o kişiden uzaklaşmanı gerektirecek boyuttaysa; uzaklaşma hakkın da saklı olduğunu bil. Yahut onu daha da sevmene sebep olabilir bu dürüstlüğü.

* Biricik olduğunu bil. Kâinatta bir tane sen oldu, oluyor ve olacak. Kimseye benzemek zorunda değilsin. Esinlenebilirsin ancak. İyi(lik)leri süz, kötü(lük)leri ele. Kendi sentezini oluştur ve geliş. Ot bile büyüyor ve gelişiyorken gelişmeye kapalı olmak bağnazlık, cahillik, kara vicdanlılıktır. Duyularımızla duyumsadığımız herşey, bize bir şeyler öğretir/öğretmeli. Bazen bir çiçek, bazen bir köpek, çoklukla okuduğumuz/duyduğumuz/seyrettiğimiz/gözlemlediğimiz insanlar ister ruhumuzu okşasınlar ister acıtsınlar bize mutlaka birşeyler öğretir. Bize düşen ise; bunun farkına varmak, bu dersi içselleştirmek ve çok daha önemlisi hayatımıza yansıtmaktır. İyileri başkalarına aktarmak, kötüleri düzeltmek çabasında olmak da ilave bir sorumluluktur unutma. Bu arada her hangi bir duruşu, konuşmayı, paylaşımı "aynı düşünüyorum" vb. şekilde onaylamamız yetmez. Onu hayatımıza yansıtmadığımız, o doğrultuda yaşamadığımız sürece onayımız sadece papağan etkisidir, o kadar. Bir diğer konu da şudur ki; bazı olaylar/kişiler bize nasıl bir insan olmamız gerektiğini anlatırken bazısı da nasıl olunmaması gerektiğini anlatır. Bu mânada her ikisi de öz yolculuğumuzda kıymetlidir. Kıymetli olmalıdır. Çünkü öğreten her şey, herkes kıymetlidir.

* Hz. Yusuf'un hikâyesini oku, anla. Hayata atılan (erişkin) kadın, erkek herkesin hikayesidir onun hikayesi. (En sevdiklerin tarafından) kuyulara da atılabilirsin, köleleştirilmeye çalışılabilirsin, kimsesiz kalabilirsin. Vezir de olabilirsin, tüm nimetler ayaklarının altına serilebilir. Nefsinin sınırlarından da geçebilirsin. Buna karşı öz duruşu da herşeye rağmen koruyabilirsin. Bunların sırası veya hepsinin olma ihtimali önemli değil. Aradaki farkı yaratan tek şey, sakınmaktır. Sakınırsan mutlaka vezir olacaksın ve hikayen mübarek yani namı çağlar boyu sürecek olacaktır, buna inan. Kalp bir köprüdür. Herşey gelip geçebilir. Amele, işe döktüğündür önemli olan. Ayinesi/duruşu/omurgası iştir, pratiktir kişinin. Daima biri, bir şey tarafından gözleniyormuş gibi davran. Hesabını veremeyeceğin hiç bir davranışın olmazsa utanç yaşamazsın. Korku nedir bilmezsin. Hesabını veremeyeceği şekilde davrananlar, önce kendi sağduyularında sonra insanlarında korku yaşarlar. Ve bu korku yüzünden hiçbir surette dürüst olamazlar ve sürekli yalan söylerler ya da eksik anlatırlar.

* Her şeyi bilemeyeceğini bil. Hele hele bu çağda saniyede milyarlarca bilginin aktığını, oluştuğunu ve bir insanın okuma, anlama kapasitesinin günlük his ve işleri bağlamında kısıtlı olduğunu göz önüne alırsak sürekli bilgisiz olduğumuzu, an be an bilgisiz kaldığımızı bil. Bilgisi az olan insanın konuşma şekli de haddini bilerek olmalıdır. Bilmediğini bilmek büyük erdemdir, unutma. Aslında bilmemek sayesinde bilme yolculuğuna çıkarız. Herşeyi biliyor olduğunu düşünen, hiç bir yolculuğa çık(a)maz ve lök gibi kalakalır ve kokar, kokuşur. "Benim bilgim bana yeter" diyenlerden olma. Bunu diyenler, kibre batanlardır. "Bil(e)miyorum" demekten utanma. "(Öğretirsen) öğrenirim" diyenlerden ol. Öğretilmesine, öğrenmeye mutlaka fırsat ver. Dedik ya; herkes, her şey öğretmendir, görebilene.

* Hayvanları sev, onlara yakın dur. (Adem sıfatında olanlar hariç). Şüpesiz nice mucizeler hayvanlar vasıtası ile bize anlatılır. Bizim öyle ya da böyle, istisnalar hariç duygudan, muhakemeden, zekadan yoksun halimizi temsil ederler. Bizi insan yapan kısımları, onların hayatından süzebiliriz. Benzerlik adına tek bir şey söylemem gerekse idi; "sebep" derdim. Mutlaka bir sebebi var onların. Bunca belgesel boşa çekilmiş olurdu yoksa. Bizim de insan olarak bir sebebimiz olmalı. En azından bunu veya yolunu öğrenebiliriz onlardan.

* Yaşamın tamamını sev. Ölülerden, ölümlerden mutlaka ibret de al. Unutma mezarlıklar ölülere bir şey anlat(a)maz. Dirilere ölümün olduğunu hatırlatır, hatırlatmalı. Er ya da geç öleceğini bilmek bu ömrü olabildiğince hem kendine hem de insanlığa aynı anda faydalı geçirmek için bir işarettir; görebilirsen. Aldığın her yeni nefeste yeni bir şans vardır. Yeni günde, yeni yılda, yeni doğumgününde. . .Sorunlar geçer. Acılar geçer. Aslolan duruşundur. Sorun geçtiğinde, yeni yerin, yeni pozisyonun(uz) o soruna/acıya hala açıksa, aşı işe yaramamıştır. Aşının işlevi, bağışıklığınızı arttırmak, mikropla savaşını kazandırmak için bir dopingtir unutma. İşe yaramıyorsa aşı; boşa iğne yedin demektir.

* Güveneceğin bir üst(ün) değerin olsun. Tıpkı güneşin milyonlarca yıldır olduğu gibi yarın tekrar aynı saatte doğacağını bilmek gibi bilinir bir değere güven. Güven işte bunun gibi bir şeydir. İster Tanrı de, ister doğa de, ne dersen de onun gücü karşısında ne olursan, kim olursan, nerede olursan ol; tamamen aciz kalacağın bir değere güven. Ve sadece onun karşısında secde et. Başka hiç bir şeye, hiçbir kimseye secde etme. Ne anneye, ne babaya, ne kardeşe, ne sevgiliye, ne eşe, ne çocuklarına, ne patrona, ne ortağına, ne politikacıya, ne de peygamber(ler)e, yahut ne güce, ne iktidara, ne paraya, ne şöhrete, ne atalara secde etme. "O"ndan gayrı "Hayır" diyemeyeceğin kimse, hiçbir şey olmasın. Unutma! 'Köleliği devam ettiren kölelerin rızasıdır'. Köle misin, yoksa özgür mü sürekli sorgula. "Ben özgürüm" demekle özgürlük olmaz! Özgürlüğünü başkasına soran, onaylatan ya da ihtiyacında olan zaten öz(ü)gür değildir.

* Sevincini herkesle paylaş, hüznünü ise sadece merak eden, kıymetlendirenle. Sevincini çok kişi anlayabilir ama hüznünü anlamak için yakın olması gerekir insanın. Aynı bakış açısıyla birisine yakınsan mutlaka hüznünün kaynağını merak et. Elinden geliyorsa kendinden ödün vermeden merhem ol yarasına, destek ol, yardım et. Paradoks gibi gelse de hüznünle üzülenleri de sevincinle gerçekten en az senin kadar/ gibi sevinmesiyle test edersin. Ve bu test, onu gerçek ya da sahte dost yapar.  Bu testten geçen, yoluna yoldaş, canına candaştır. Onu kaybetme. Bedel ödemen gerekiyorsa da öde. Dost kimdir, çakma dost kimdir ayırdında ol.

* Dedikodudan ne olursa olsun uzak dur. Kezzap gibidir dedikodu. Temizler gibi gözükür içi, rahatlatır gibidir. Ancak aşındırır, özünü çürümeye açar insanın. Yapma, yapılan yerde olma. Ortak olma buna. Hakkında konuşulandan şahsen zarar görmüş olsan da onun hakkında konuşanlardan olma.

* (Doğru) soru sormasını öğren. (Doğru) soru sorabilmek, konuya çalışarak olur. Ancak (doğru) soru soran (doğru) cevap alabilir. Anlamak, anlamlandırmak için, adaletli olmak olabilmek için anlamadığın, bilmediğinyerleri sor. Sormazsan cevap alamazsın. Cevap alamazsan sadece zannınla düşünürsün ve bu da adaletli duruşuna sekte vurur. Cevabı duyduktan sonra bunu karşındakinin pratikleri ile test et. Pratiği ile söylemi tutuyorsa ona inan. Tutmuyorsa en az beş kez tekrarla. Yanılmış olabilirsin, yanılmış olabilirsin, yanlış anlamış olabilirsin, yanlış anlatmış olabilir, kendini inandırmak istemiş olabilirsin. Tüm bunlardan sonra, artık dengeli bir şekilde karar verebilirsin.

* İster sev, ister sevme kimseyi aşağılama, dalga geçme, hor görme. Hele hele bunu kalabalık içinde kesinlikle yapma. Bilmeden, dinlemeden, anlamadan bunu yapan, kendi şeytanının esiri olmuştur. Mümkünse bu durumdan onu haberdar ederek farketmesini sağla; hor görülen şahsen olsan da olmasan da.

* Ne olursa, hangi türü olursa olsun sevginin arkasında dur. Öyle ya da böyle bu duyguyu hissetmiş olman kutsaldır. Hâla hissedebilir olduğunun işaretidir anlayana. Kendinin kutsamadığı, horladığını, başkasının yok saymasına şaşma. Önce kendi hislerinin arkasında ol; tarihteki yerini almış olsa da. Güncel ya da geçmişteki sevgisini sakız eden, horlayan, "sadece ben haklıyım, o değil" diyenin bahsettiği sevgi, sevgi değildir; unutma!

* Kendinin ihtiyacı olduğu bir zamanda yakın/uzak başka bir canın ihtiyacını daha üstün görmek; yapabilirsen çok erdemlidir. Şerefli Kelâm buna 'İsâr' der. Gerçekten ihtiyacın olduğu zaman bile cebindeki parayı, kalbindeki sevgiyi, bileğindeki son gücü bir başkası için harcamak, kullanmak bu kâinattaki en kutsal şeydir. Yapabilirsen mutlaka böyle bir duruşun arkasında ol, hayata geçir. Bu duruş, sana cennet kapılarını açacaktır; ister bu dünyada, ister öte dünyada.

* Paylaş. Yâr yanağından gayrı her şeyini paylaş. Malını, mülkünü, sevgini, aklını, bilgini, duygunu, gücünü, hayallerini. . . fazla olan ne varsa, paylaş. Göreceksinki paylaştıkça aslında daha da artıyor. "Muhabbet yolunun hakikati: her şeyini sevdiğine bağışlaman, kendine de sende olan hiçbir şeyi bırakmamandır."

* Para (dili) ile konuşma. Cümlelerin parasal değerlerden uzak olursa değerli ama pahası olmayan cümleler olur. Giydiğin kıyafetler, bindiğin arabalar, gezdiğin ülkeler, katıldığın partiler, yediğin nadide yemekler, içtiğin janjanlı içecekler, gittiğin tatiller değildir seni değerli yapan. Bunların hepsini yapsan bile; ki yapabiliyorsan mutlaka yap; paran olsa da olmasa da paylaşabileceğin erdemli fikirler, duyguların olsun, olsun ki 'daha' azı bile söylense kıymetli olsun. Muhabbetin yakıtı maddiyat değil, fedâkarlık ve bunun üst simgesi sevgidir. Maddiyatlı muhabbettler, muhabbet değil olsa olsa pozisyon almaktır.

* Ne olursa olsun oku. Bol bol kitap oku. Hayatı oku. İnsanları oku. Olayları oku. Duyguları, düşünceleri oku. Meydan oku. Arkana inandığın en yüceyi alarak haykır. Karanlıklara son nefesine kadar meydan oku. Bilgilenme, bilme yolculuğunda öne çıkanlardan ol. Çünkü bilgi güçtür. Bileni kandıramaz kimse. Bilen üzülmez. Bilen şaşırmaz. Bilen hazırlıklıdır. 'Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?'

* Zayıf gözükmekten korkma. Bilki zayıflığını gösterebilendir asıl güçlü olan, korkmayan. Kullanılmak, pozisyon almakta geri düşme korkusu olan, zayıf gözükmekten korkar. İçindeki cevher oldukça hem zayıfsın hem güçlü. Kime zayıf, kime güçlü olduğunu kendi kriterlerin ve en önemlisi sağduyun belirleyecek. Tek secde ettiğin karşısında zayıf olmak doğrudur, dert etme. "O" zaten yardım eder, edecektir.  Secde etmediklerinde zayıf gözükmen; aslında, eğer öyle görüyorlarsa onların zayıflığıdır.

* "Nasıl iyi bir insan olunacağını anlatma. O insan ol!" Keşke bu özlü sözden ötesini diyebilseydim ama diyemedim. Yukarıda da anlattım. Aslolan pratiktir. Doğru olursan örnek alan mutlaka olacaktır. Örnek olmak, öncü olmak ise zorlu olsa da kıymetlidir. Dostuna, sevdiğine, çocuğuna, insanlarına. . .İnsanların haylisi cesaret edebilenleri, öncü olanları kıskansalar bile takip ederler. Cesaret en önemli kriterlerden demiştim, değil mi?

* Yaptığın iyiliklerde gizli ol. Kimseden bunun için bir takdir bekleme. Takdir için yapılan iyilik hesapçıların işidir. Hesapçılar en kısa yoldan menfaatçidir. Yaptığın iyilik, öyle bilindiği gibi erdem falan da değildir. Sağduyusunu dinleyen/bilenin zaten boynunun borcudur. İnsan olanın/olabilenin bu dünyadan, insanlıktan aldıklarını iade etme yoludur, iyilik. Ödediği borcu için bir de takdir beklemek, bir annenin çocuğunu emzirdi diye karşılık beklemesi ile eşdeğerdir.

Şarkı önerisi: Baba-oğul ama siz onu baba-kız, anne-kız yahut anne-oğul olarak dinleyebilirsiniz:





Seviyorum seni kerata

Sevgiyle 19

(Not: İllustrasyon alıntıdır)

✅ Bu içerik Kişisel Blog – Hayatı (G)özlemek tarafından hazırlanmıştır. Kullanmak ve/veya kopyalamak isterseniz serbestsiniz. Helaldir yani 😉👌

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka yazımla alakalı olmasına özen gösteriniz.
2. Yorumlarınızda yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın lütfen.
3. Konu ile ilgili olmayan sorularınız için İletişim sayfasını kullanınız.