Bir süredir düşünmekteyim ki, dünya tarihinde, dünyanın neresinde olmaktan mutlu olurdum diye? Tartışmasız şekilde olmak istediğim zaman ve yer, 1930'ların Türkiye'si olurdu.
Hangisinden başlayacağımı gerçekten bilemiyorum. O kadar çok sebep varki bunun için, anlatamam. Deneyeyim en iyisi yine (g)özlem mantığı ile.
Ortak utkuda olan şimdiye kıyasla bir avuç insan ama dünyaya bedel olanlar var. Harap olmuş yerleşkelerin yeniden imar edilmesi var; azami doğaya, etiğe, görselliğe saygı ile. Tarumar olmuş hayatların, parçalanmış sevgi zincirlerinin yeniden onarılması için topyekün elele vermek var. Yurttaşlığın kıymeti var. Merkezde kesinlikle ama kesinlikle insan var. Marabalık, kulluk, reayalık, kölelik out, öz(ü)gür birey in yani. Tüm bu bireylerin kollektif bir bilinci de var ama.
Kanaatkarlık var ama çabanın en dibi de var. (U)mut kelimesinin ya da kelimelerinin en anlamlı, en gerçek, en dolu hali var.
Artık kavganın değil selâmın yani barışın zamanı var. Memleketteki topyekün tüm insanların enerjileri bu yönde. Hem kendi içinden kendi içine, hem dışarıya barış ve sevgi kelimeleri, cümleleri yükselmekte.
Hani tarifi yapılan Daru's- Selâm yani evrensel barış yurdu gibi yani. Paylaşımın, eşitliğin tavan yaptığı, hor gör(ül)melerin olmadığı, sınıfsız, sömürüsüz, saldırısız, savaşsız, sınırsız bir cennet toprağı tam da.
Eşi benzeri görülmemiş ekonomik kriz olan 'büyük buhran'da dahi tüm dünya hacamat olurken +%5,9 oranında büyüyen bir ülke var. Altyapının, medeniyetin benzersiz âbâd edilmesi var. Boşa denmedi mesela "demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan" diye.
Özellikle şerefli kelâmın kaynağından; devlet olmanın/etmenin, tam da o lisandaki mülk sahibi olmanın olmazsa olmaz şartlarının birebir uygulandığı, yaşatıldığı bir yer var. Adalet var. Yani ne olursa olsun, kim olursa olsun haksız davranma yok. Emânet var. Emanet edilen şeyin naifçe/nazikçe bir duyguyla/dokunuşla gözetilmesi var. Sahiplenme değil, verilen/bırakılan emanetin kişisel ikbâlden uzak kollanması var. Meşveret var. Yani kollektif bilinçle, paylaşarak, ortak karar alma var. Kavramsal olarak sırça kalan demokrasi anlayışının geçmiş/gelecek olabilecek en üst versiyonu var. Maslahat var. Yani tıpkı o marşta söylendiği gibi faydalı olanı elde edip zararlı olanı defetme var. Ortak fayda var yani. (Bir hızla kötülüğü, geriliği boğarız; Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız.)
Rönesansın ve reformun bu ülke tandansında uygulamaları var. (ki eşi benzeri görülmemiş bir yürüyüşün sadece bir kaç adımıdır bunlar) Dil-tarih-coğrafya fakülteleri, radyolar, konservatuarlar, halkevleri, köy enstitüleri, dil kurumu ve daha nicesi işe/amele dökülüp sadece halka/halk için yürüyüş var.
Kardeşlik var. Doğu-batı yok, kuzey-güney yok. Alt-üst yok. Elbirliği var. İmece var. Türkiş 'Ubuntu' var. Paylaşım var. Yani topyekün, tam, dolu dolu sevgi-sevda var.
Aydınlanma, aydınlatma var. Türkçe Kur'an var. Duygularını hissettiğin dilde; "aşık oldum", "sevindim", "üzüldüm", "kızdım", "canım sıkıldı", "keyiflendim", "umutlandım", "ders aldım" dediğin dilde anladığın/anlaman gereken bir yüce mesaj var.
ÖĞRETMEN'in tek değerli olduğu zamanlar var. Ona, emeğine, bilgisine saygı var.............
"Davet ederlerse gireriz (=davete icabet ederiz)" denilen omurgalı/mağrur duruşla birlikte nobran olmayan katılım var. 'Barışın, marufun olduğu yerde varız' var yani.
Keriman Halis ECE var. Türk kadının, kraliçeliği var. Güzelliği var. Dünyanın önündeki örnekliği var. Bunun kutsanması sırasında söylenen "...Övündüğünüz doğal güzelliğinizi bilimsel biçimde korumasını biliniz ve
bu yolda bir değişimin sürekli olmasını ihmal etmeyiniz. Bununla
birlikte asıl uğraşmaya zorunlu olduğunuz şey, annelerinizin ve
atalarınızın yaptığı gibi yüksek kültürde ve yüksek erdemde dünya
birinciliğini tutmaktır." gibi çıtayı hep yukarıda tutmak var.
Kültür var. Sanat var; faaliyeti var, planı var, önemsenmesi var. Opera var, tiyatro var, resim var, şiir var...
Efendi, paşa, ağa lakapları, ünvanları yok. Soyadı kanunu var. Adem'den bu yana olan en önemli insan olma, medeni olma, öz(ü)gür olma şartı var yani. Aile olma/olabilme/olma zorunluluğu var. Hangi harfle başlarsa başlasın babasının, annesinin yani seceresinin bilinmesi (hakkı) var.
Dedim ya saymakla bitiremem. Bitmedi. Bitemez. Ancak sınırımızı bilelim. Sıkıcı olmayalım. Kendi adıma demiş miydim; olmak istediğim zaman ve yer 1930'ların Türkiye'si diye.
Sevgiyle 19
(Fotoğraf alıntıdır. Tek bir fotoğraf yetmez diyenler...)
✅ Bu içerik Kişisel Blog – Hayatı (G)özlemek tarafından hazırlanmıştır. Kullanmak ve/veya kopyalamak isterseniz serbestsiniz. Helaldir yani 😉👌
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka yazımla alakalı olmasına özen gösteriniz.
2. Yorumlarınızda yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın lütfen.
3. Konu ile ilgili olmayan sorularınız için İletişim sayfasını kullanınız.