Canım Kızım


Anneler çocukları doğduğunda olgunlaşır, büyürler. Babalar, özellikle kız babaları ise kızları çocukluktan genç kızlığa adım attıklarında büyürler.
Neredeyse ilk gençliğimden beri babalık meselesini bir fenomen olarak kabul etmiş ve çok istemiştim. İyi bir baba olamayacağımı düşünmüş olacakki kızımın sevgili annesi, ona bu konuda çok ısrarcı olsam da kendisini uzun seneler ikna edememiştim. Halbuki belki de nüfus kağıdım eskise bile uzun süreler çocuk olduğumdan olsa gerek kendimi bildiğimden beridir çocuklarla aram iyi olmuş, onların dilini anlama konusunda çabada olmuştum; halen olduğumu sandığım üzere. Sorumluluk, paylaşım konusu desem, bu konuda da görece iyi olduğumu söyleme kibrinde olacak kadar örnekler gördüm. Sanırım vardı bir bildiği. Belki gezegenler dizilmemişti. Yahut kozmik an henüz gelmemişti diyelim.
Neyse bu şartla(n)madan mıdır bilinmez; onca zaman çocuk isteyen ben, canım Yağmur'um doğduğunda neredeyse hiçbir şey hissetmedim. O miniminnacık gözleri kapalı (tüm bebekler gibi olağanüstülüğün sıradanlığı kadar) sıradan tatlılıktaki bebeği titreyen kollarıma aldığımda bile hissetmedim. Hatta bu hissetmeyiş bir süre daha devam etti. Sonra...sonra "o" paylaşmaya başladı. Gül(dür)düm, güldü. Gülümsedi, gülüm(his)setti. Sesime ses verdi. Özüme öz kattı. (G)özüme değmeye başladı. Parmağımı tuttu sımsıkı, sanki kalbimi tutar gibi; sıkıca ama sıkmadan.
Oyunlar oynadı benimle. Çocuğu yaptı beni. Annem oldu; bilircesine benim de bir çocuk olduğumu. Sevgiyle yaklaştı hep. Masallarının kahramanı yaptı. Onun desteği ile kurtardım ejderhanın elinden prensesi. Büyüttü beni yavaş yavaş.
Anladığında sırtımı sıvazladı. Anlamadığında yekten sordu yalın; olanca saflığı ile. Anlamak, anlamlandırmak istedi. Anlamlandırdı da...
Kimi zaman itiraz etti. Kavga etti. Uyuşmayan yerleri tüm mertliği ile paylaştı. Küstü zaman zaman. Kapsamaktan, sevmekten vazgeçmedi ama.
Zannımca yapmadım ama efendiliğimi hiçbir zaman kabul etmedi. Ben de etmedim onun efendiliğini o ayrı.
En iyi dostlarından biri oldum. En iyi dostlarımdan biri oldu.
Onunla büyüdüm; onun büyüme yolundaki sebeplerden sadece biri olsam da.
Kızım, arkadaşım, dostum, yarenim, sebebim tam onüç (dilekolay 13) sene önce bugün doğdu. 19'un sırrı onunla anlamlandı, doğduğu günün takvimde yazılı haliyle. Onunla gülebildim. Onunla ağlayabildim. Hem bir olduk, hem de hep. Hem aynıydık hem ayrı. Birlikte manalandık, bütünler olduk. Bir'leşince güzel olduk, olgunlaştık, tatlandık.
Bana 'felsefe yapma' diye(bile)n bu (genç) kız, (aslında tüm çocuklar gibi) öyle anlamlı laflar etti ve etmekteki halen; bildiğimi, geçtiğimi sandığım şeyleri bile tekrar tekrar sorgulatmakta. Dedim ya; onun sayesinde büyüdüm. Hala da büyümekteyim.
Ne diyor Halil Cibran;
"Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil.
Onlar kendi yolunu izleyen hayatın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler.
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır.
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz
ama sakın onları kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür.
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin.
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
başını dimdik tutarak kalan yayı da sever."
Zürriyetimden olmasa da çok çocuğum oldu benim. Kızlarım oldu, oğullarım oldu. Hepsini çok sevdim ve hayla sevmekteyim. Bazısı gözümün önünde büyümekte, bazısı hayli uzakta. Saygıdeğer (g)özümün nuru kızım Yağmur için belki birçok kişinin yaşı ne olursa olsun kendi çocuklarına hitaben söyleyeceği kadar ya da istese, düşünse bile söyle(ye)mediği birkaç kelime söylemem gerekse;
İyiki varsın
Iyiki tanımışım seni
İyiki hayatıma girip anlamlandırmışsın
Böyle bir onuru bahşettiği için önce "O"na, sonra sevgili annene, daha sonra tüm yolculukta seni sen yapan iyi ya da kötü tüm insanlarına, olaylara minnet duyuyorum.
İyiki baban olmuşum.
Babaannenin bir lafı vardı. "Siz erkekler, zevk yaparken hasbel kader 'baba' oluyorsunuz". Doğru söylemiş yine bilge kadın. Ben ise, paylaşımların ve bana ister bilerek ister bilmeyerek verdiğin fırsatlar sayesinde gerçek baba(canı)n olabilme yolunda yürümekteyim elan. Umarım bu yolumda utanmam, yorulmam. Yorulursam kıvanç ve istekle elimi tutacağını bilerek önünde saygı ile eğiliyorum.
Teşekkür ederim; her zaman samimi olduğun için.
Teşekkür ederim; ne olursa olsun her zaman doğruyu söylediğin için.
Teşekkür ederim; duruşunu hür bir birey olarak koruduğun için.
Teşekkür ederim; sorgulayan olduğun için.
Teşekkür ederim; sevgi dolu olduğun için.
Bil(ebil)diğim altı en dolu cümle ile; SENİ SEVİYORUM.

Sevgiyle 19

NOT: BURADA FOTOĞRAF PAYLAŞMAYA HENÜZ KARAR VERMEDİM AMA BELKİ GELECEKTE ONU SEMBOLİZE EDEN BİR FOTOĞRAF BULABİLİRİM; HEM GÖRÜNÜŞÜNÜ HEM DE BENDEKİ GÖRÜNÜŞÜNÜ TAM (YA DA TAMA YAKIN) ANLATAN...

Bu içerik Kişisel Blog – Hayatı (G)özlemek tarafından hazırlanmıştır. Kullanmak ve/veya kopyalamak isterseniz serbestsiniz. Helaldir yani 😉👌

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka yazımla alakalı olmasına özen gösteriniz.
2. Yorumlarınızda yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın lütfen.
3. Konu ile ilgili olmayan sorularınız için İletişim sayfasını kullanınız.