BİR BİSİKLET GÜNCESİ; YOKSA GECE (G)ÖZLEMİ Mİ DESEYDİM BİLEMEDİM



Hikâyelerden kaçmaya çalıştıkça burnunun dibinde hikayelerin bitmesidir hayat. Kafan bir deyişe göre bir dünya iken, kendine sorsan tam yerindeyken gitmekte olduğun yolda keyifteyken, ân'dayken yani...Ruhuna değen bir şarkı kulaklığında çınlamakta ve sen de gecenin sessizliğinde garipsenmekten korkmadan sesli sesli eşlik etmekteyken pedalına bastığın bisikletinin üzerinde; farklı bir milisaniyede pedal yerine frene basma gereği duyarsın.

Bir bankın üzerinde uyuya(kala)n bir adam görürsün. Bu yalan dünyanın yüklediği bir tedirginlikle yaklaşır ve omuzuna dokunursun usulca salimde midir, kendinde midir diye ve birkaç klişe laf edersin, bir karşı nida duyabilmek için. Gözlerini açtığındaki belli belirsiz gülümsemesiyle az önceki tedirginliğinin yerini cesaretle ikinci soruyu sormak isteği alır. Sonra bu konularda korkusuzca ve sevgiyle yaklaştığına şahadetin olan bir dostundan öğrendiklerini uygulamaya başlarsın. Hikayesini dinlemek istediğini söylersin; tam bu kelimelerle olmasa da kol kola yürürken.

Efeler diyarı Aydın'ın bağrından gurbetçi olarak gelen ve bir inşaatta çalışan Hasan'ın hikâyesini dinlerken bulursun kendini; onun bankta değil de adi blok sünger de olsa görece daha sıcak ve rahat yatağında yatması için yollanırken. 'Hazır kafam iyi, fıtratıma uygun davranayım da kafa ütüleyeyim' dersin ve sürekli soru sormaya başlarsın kahve ya da işkembe çorbası etkisi yapsın diye. Yürüdükçe ve sorular arttıkça Hasan'ın yüzündeki gülümseme artar. O cevap verdikçe yalın ve açıkça artı olarak bir de güldükçe keyiflenirsin. Metreler santimetre gibi gelir. Bir elinde bisiklet diğer kolunda Hasan'ın kolu varken viktorya sikrıts mankenleri gibi dümdüz yürüdüğüne şaşırırsın da derdin burası değildir.


Hasan'ı deştikçe ayılır. Ayıldıkça sohbet daha bir keyifli hale gelir. Çünkü karşılık vermeye başlar Hasan. Değmenin şartı olan iki taraflılığı hissedersin ve huzurlanırsın. Hasan'ı 'sabah uyandığında önce iş güvenliği bak, ayılmadan işe başlama sakın ha!' diyerek beylik bir iki laf ederek sıcacık adi blok sünger yatağına uğurlarsın ve (anlamlı bir) ara verdiğin bisikletinin pedalına basmaya devam edersin.

'Gecenin dördünde derdin ne?' diye sorarken bulursun kendini. Burası önemli midir bilinmez, devam edersin yoluna. Benzer birini daha uyandırırsın, bu sefer tahta bankta değil ama bir otobüs durağının soğuk oturağında kalakalan. Onun da hikâyesini dinlersin ama o pek anlatma/paylaşma niyetinde değildir meselesini. Nihayet anlarsın; egosu, siniri, kızgınlığı yüksek ama bir o kadar da minnet hissedercesine naziktir. Anlarsın yolu vardır onun daha. 'Yuvana mı gitmek istersin yoksa tam tersi istikamete mi, ya da nereye?' diye sorarsın birkaç defa. Kararsızlığını hissettiğinde yolundan alıkoymadan 'salimde' olduğuna dair beyanını esas alır ve oturduğu yerde bırakır devam edersin (kendi) yoluna. Kendi (pe)dalına basarak mı demeliydim, bilemedim. 

Sevgiyle 19
 

(Fotoğraf alıntıdır.)

✅ Bu içerik Kişisel Blog – Hayatı (G)özlemek tarafından hazırlanmıştır. Kullanmak ve/veya kopyalamak isterseniz serbestsiniz. Helaldir yani 😉👌

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka yazımla alakalı olmasına özen gösteriniz.
2. Yorumlarınızda yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın lütfen.
3. Konu ile ilgili olmayan sorularınız için İletişim sayfasını kullanınız.