KÜÇÜK ADAM



Bir Küçük Adam tanıdım seneler önce. Hatırlıyorum an gibi üstelik. O zamanlarda kendi karanlığımın içerisinde debelenmekteyken yahut debelenmenin içinde olduğumu hissettiğim ama neresinde olduğunu bilemediğim bir zamandı. Şöyle ki bir mecliste ama yapayalnız hissettiğimi hatırlıyorum. Sesler vardı tanıdık ama uzak. Yüzler vardı; hatırlasam faydası yok, hatırlamasam zararı...

İşte öyle bir ruh halinde, gözlerimde fersiz bir bakışla yeni zamanların faydalı mı zararlı mı olduğu birbirine girmiş oyuncağı telefon denen zımbırtı ile oyalanmaktaydım; neye baktığımın ne düşündüğümün bile ayırdında olmadan. Sorulmadıkça cevap vermiyor. Mecbur olduğumu hissettiğim anlar dışında kimseyi dinlemiyordum. Özetle, duymuyordum.

Bir ses duydum apansız. Oturduğum yerden hiç de acelesi olmayan bir tavırla, sesin geldiği yöne yani dizlerimin hemen ötesine karanlık gözlerimin hizasına bakmaya başladım. Şöyle diyordu belli belirsiz tebessümü ile bakan Küçük Adamın sesi: "Merhaba sana, nasılsın?" Duyma fiilini anlamlandıran korti organımda titreşen bu ses sayesinde midir bilmem nedense şöyle bir tepkime hissettiğimi hatırlıyorum. "A, duyuyormuşum!.."

Devam etti ardından cevap bile vermemi beklemeden, nur hızıyla. Hoş, o frekansa erişebilmek için sahip olduğum/olacağım bütün melekelerden yoksundum an itibariyle. Kendisinin acele veya heyecan katsayısı benimle kıyaslanmayacak derecede fazlaydı. Hani sayıya döksek, onunkine bir bile desek ki eminim ki belki de milyonlarla ölçülebilir bir ruh yaşında olduğuna şahadet ederim, benimki sıfır olduğundan oranımız sıfıra bölünme gibi sonsuzluğu gösteriyordu. İkinci soru ise birinciden daha da karmaşıktı. Tüm insanlık tarihince sorulmuş, kâh cevaplanmış kâh cevaplan(a)mamış hayatlarında bir kez bile olsa şimdiye değin yaşamış/yaşayan yüz sekiz milyar insanın kendilerine sordukları/soracakları/sormaları gereken soruydu. "Kimsin sen?"...

Ben daha birinci sorunun cevabını düşünürken 'maskesiz olsun, yalın olsun, doğru olsun' derken yani; sorunun samimiyeti, sıcaklığı ve saflığı ile afallamış haldeydim. Alışık değildim epeydir. 'İnsan' olmanın gereği doğru soru(ya) doğru cevaba mecbur yaşamayı şiar edinmiş ve bunun gerçek iletişimin tek şartı olduğuna iman etmiş bir kişi olarak "bu ikinci soru da nereden çıktı?" bile diyemedim. Cevap vermek zorundaydım artık. Çünkü karanlığımda hiç beklemediğim bir anda hediye gibi geldiğini hissettiğim o yanan kandil zamandan bağımsız ıssızlığıma meydan okuyor o büyürken karanlık/soğuk ufalıyordu. Hani Çağrı filmindeki sahabelerin "açın perdeleri artık, ayağa kalkma zamanı geldi" dedikleri gibi, ya da Ajda'nın şarkısındaki 'yeni birgün doğdu bize' der gibi bir kıyam anıydı işte. (B)ana özel bir şeydi kelimelerimin yetmediği.

İkinci sorusunu sorduktan sonra o fıtratı gereği olmazsa olmaz aceleciliğinden eser kalmamış halde ya da belki de (zam)an donmuş da olabilir; iletişime devam etmek için karşı nidaya/çabaya ihtiyacı olan bu, ben diyeyim yüz otuz, siz deyin yüz kırk santimlik dev Küçük Adam boyuyla mütenasip gözleriyle korkudan, çekinceden, endişeden azade bir şekilde ışıltısı güneşi andırırcasına bakmaktaydı gözümün elifine elifine mütemadiyen.

Mesaj/Contact filminin dışarıdan topu topu on yedi saniye olarak algılanan ancak Jodie Foster'e çok uzun gelen uzay yolculuğu sırasında bir sebep ile koltuğundan kalkmasının ardından ölümden kurtulmasının peşi sıra gelen nutku tutulurcasına sürekli "çok güzel" dedirten şiirsel anların/sahnenin başlangıcı gibi... (Meraklısına, özellikle 4.30.’ncu dakikasına başlayan o anların olduğu bu video:) 

Kıyama geçtikten sonraki cevaplarım ve dahi sorularım o şaşmaz dürüstlük terazisinden geçmiş olacak ki bu, kerameti kendinden menkul nevi şahsına münhasır Küçük Adam birçok sıfatı barındıran dostluğumuzun kıymetini benim kadar hissetti ve hakkını verdi.

Şimdi hayatımda yok o Küçük Adam. Kim bilir nerededir? Olmasak da artık birbirimizin (y)anında, bileceğiz münferiden ve (y)anımızda hissedeceğiz.
Selam olsun bizi birbirimize değdiren sebeplerin tamamına...

Sevgiyle 19

✅ Bu içerik Kişisel Blog – Hayatı (G)özlemek tarafından hazırlanmıştır. Kullanmak ve/veya kopyalamak isterseniz serbestsiniz. Helaldir yani 😉👌

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yaparken:
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka yazımla alakalı olmasına özen gösteriniz.
2. Yorumlarınızda yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın lütfen.
3. Konu ile ilgili olmayan sorularınız için İletişim sayfasını kullanınız.